Ana içeriğe atla

Pozitivizm, olguculuk

Pozitivizm, olguculuk, iki felsefi düşünceye verilen addır. Her iki düşüncenin de teoloji ve metafizik içermeyen, sadece fiziksel veya maddi dünyanın gerçeklerine dayanan bilim anlayışı vardır. Daha eski olan pozitivizm, Auguste Comte'un 19. yüzyılda ortaya attığı düşüncedir. Daha yeni olan mantıksal pozitivizm 1920'de Viyana Çevresi tarafından kurulmuştur. Yapısal antrolopolojist Edmund Leach 1966 Henry Myers derslerinde pozitivizmi şu şekilde tanımlamıştır: "Pozitivizm, ciddi bilimsel sorgunun, bir dış kaynaktan gelen nihai sebepleri aramayan ama direkt gözleme açık olan gerçekler arasındaki ilişkilerle sınırlı olmasını söyleyen görüştür." Pozitivizm aynı zamanda hukuki pozitivizm adı verilen hukuk görüşünün de ismidir. Doğa yasalarına ters olarak hukuki sistemlerin evrimsel yollarla bağımsız olarak tanımlanabileceğini öne sürer. Hukuki pozitivizm, bazen kanunlara içeriği ne olursa olsun uyulmalıdır şeklinde de anlaşılmıştır. Carlos Nino bu iki anlayışın ilkine 'metodolojik' ikincisine ise 'ideolojik' ismini vererek ayırmış ve sadece ilkinin felsefi olarak savunulabilir olduğunu öne sürmüştür. Felsefede olgularla desteklenen ya da olgularla ilgili verilere dayanan bilginin tek sağlam bilgi türü olduğu görüşü Genel çizgileriyle olguculuk, deney konusu edilebilecek olgularla ilgili, yani en geniş anlamıyla bilimsel bilginin sağlam bilgi olduğunu vurgular. Pozitivizm terimini ilk kullanan Saint Simon (Sen Simon)'dur Bu felsefeyi geliştirip sistemleştiren August Comte (Ogüst Komt)'tur. Comte, sebep ve sonuçların gözetlenmesi gerektiğini savunmuştur. O,"Tarihi Toplumsal Evre" anlayışını "Üç Aşama Yasası" ile açıklar. Teolojik evre: Fenomenlerin tanrısal ya da manevi nedenlerle açıklandığı evre insanların her şeyi din ile açıkladığı bu dönem ortaçağa kadar uzanır. Metafizik evre: Olayların oluşunun soyut kuvvetlerle açıklandığı dönem toplumsal olayların özgürlük eşitlik gibi soyut kavramlarla açıklanması 1789'a kadar sürmüştür. Pozitif evre: Bu evrede insan sadece gözlemlenebilir olana yönelir.yalnızca olaylar arasındaki yasalar ya da değişmez bağlantılar incelenir. Ona göre bu evre insan düşüncesinin ve gelişiminin en yüksek basamağıdır. Comte bu süreci bir insanın çocukluktan yetişkinliğe geçiş aşamalarına benzetir. Bununla birlikte Comte, “Pozitivizm niçinlerle uğraşmaz ama nasılları iyi bilir” ilkesini koyar. Olguculuk tarihsel olarak, Avrupa'da Aydınlanma'nın ve Yeni Çağ bilimlerindeki önemli gelişmelerin bir sonucudur. Comte'un asıl amacı, toplum olaylarını bilimsel yönetmelerle inceleyerek topluma yeni bir şekil,yeni bir yön vermektir. Bunun için sosyolojiyi bilim olarak kurmuştur. Sosyolojiye fizik ve matematiğin yöntemlerini uygulamaya çalışmıştır. Bu bakımdan pozitivizm, deneyci felsefenin bir türüdür. Comte, fiziğin yöntemi ile olgular dünyasını doğru olarak bilmenin mümkün olduğuna inanır.Olguların bilgisi olayların özünü ve gerçek nedenini vermez ama olayları idare eden kanunları verir. Bu kanunlarla, gelecek hakkında öngörüde bulunulur. Olguculuğun çağımızdaki gelişimi yeni olguculuk genel adını taşır. Yeni olguculuk; mantıksal atomculuk, genel semantik, mantıksal pozitivizm akımlarında belirir. Bu akımlar genel olarak felsefe sorunlarını dil sorunlarına indirgerler. }

Eudaimonizm (Mutçuluk) nedir?

İnsan davranışlarının mutluluk isteğiyle belirlendiği görüşüne dayanan törebilimsel akım. Antikçağ Yunan felsefesi, çoğunlukla, bir mutçuluk felsefesidir. En üstün iyi, mutluluktur. Sokrates'e göre, en üstün iyi olan mutluluk, töresel mutluluktur ki bu da bilgiyle elde edilir. Bilgiyle erişilen mutluluk, bilgenin mutluluğu, Sokrates'ten sonra hemen bütün Yunan düşünürlerince olduğu gibi kabul edilmiş bir temadır. Örneğin, hazcı Aristippos'a göre gerçek haz, sürekli olandır, sürekli olan hazza da bilgelikle varılabilir. Epikuros'a göre gerçek mutluluk, erdem yoluyla varılan bir çeşit yüksek duygusuzluk halidir. Erdem, bilgeye, kendi mutluluğuna yarayan her şeyi yaptıran, kendi mutsuzluğunu doğuracak her şeyden de kaçınmasını sağlayan bir davranıştır. Stoacı Zenon da aynı kanıdadır, en yüksek erdem mutlu yaşamaktır, buna da bilgelikle varılır, bilgelikse doğaya uygun davranmakla gerçekleşir. Bir bakıma bütün öğretiler, mutluluk amacını taşımaktadırlar. İnsan, çeşitli ...

Pietizm nedir?

PİYETİZM i. (fr. piété, dindarlıktan). Dindarlığın yenilenmesi amacını güden protestan dinî akımı. (Ruhun selâmeti için duyguya ve esas olarak ferdî planda ahlâkî hayata verdiği önem bu akımın belirgin özelliğidir.) — ansikl. Piyetizm, Luther’ci Alman kilisesinde XVII. yy. sonunda resmî kilisenin dogmacı tutumuna karşı bir tepki olarak doğdu. Köklerini İngiltere’de püritenlerle kongregasyoncuların yerleşik kiliseye karşı açtıkları savaşta aramak gerekir. Almanya’da Reformu kabul eden toplulukların ve İngiliz ilâhiyat eserlerinin etkisiyle gelişti. Al-sace’lı bir protestan papazı olan Spener ilkin Frankfurt’ta görevli bulunduğu sıralarda, daha sonra da 1675’te yayımladığı Pia Desideria adlı eseriyle piyetizm hareketinin temellerini attı. Spener bu eserinde 6 nokta üstünde durur: evrensel rahiplik kavramının yeniden değer kazanması; Kutsal Kitap’ın düzenli ve tüm olarak okutulması; ilâhiyat eğitiminin reformu; İsa’ya verilen ö-nemin belirtilmesi; ferdî duanın gerekliliği ve Kutsal Kita...

Anakronik

Anakronizm, herhangi bir olay ya da varlığın içinde bulunduğu zaman dilimi (dönem) ile kronolojik açıdan uyumsuz olması. Özellikle edebiyat ve sanatta genellikle eserin geçtiği tarihi döneme ait olmayan varlıkları ve uygulamaları belirtmek için kullanılır. Yunancadaki "karşısında" anlamına gelen ανά ile "zaman" anlamına gelen χρόνος kelimelerinin birleştirilmesiyle oluşturulan kavram, Türkçeye Fransızca anachronisme sözcüğünden geçmiştir.[1] Köşe yazarı Emre Aköz, herhangi bir şeyin, kasıtlı veya kasıtsız olarak, başka bir tarihe taşınması demek olan ve bilgi hatalarından çok, dönemler arasındaki zıplamalar anlamına gelen Yunanca kökenli "Anakronizm" sözcüğüne Türkçe bir karşılık bulabilmek için okuyucuları arasında bir soruşturma başlattı, bu arada kendisi de zaman-bozum sözcüğünü önerdi.[2] ]