Ana içeriğe atla

Hazcılık veya Hedonizm,

Hazcılık veya Hedonizm, Kirene Okulu'nun, yani Sokrates'in öğrencisi Aristippos'un (M.Ö. 435-355) öğretisidir. Hazzın mutlak anlamda iyi olduğunu, insan eylemlerinin nihai anlamda haz sağlayacak bir biçimde planlanması gerektiğini, sürekli haz verene yönelmenin en uygun davranış biçimi olduğunu savunan felsefi görüş. Aristippos'a göre her davranışın nedeni, mutlu olmak isteğidir. Yaşamın gereği hazdır. Haz insanı insan eden duygudur. Bilgilerimiz duygularımızla alabildiğimiz kadardır, bunda öteye geçmez. Bu yüzden Aristippos duygularımızın getirdiği hazza yönelmeyi, acıdan kaçmayı söyler. En üstün iyi, hazdır. Ancak gerçek haz sürekli olandır. Sürekli olan hazza da bilgelikle varılabilir. Epikuros da hazcılığı devam ettiren filozoflardandır. Ne var ki Epikuros, Aristippos'un bedensel hazzına karşı tinsel hazzı yeğler. Onun için en büyük haz, ruh dinginliğidir. Buna da bedensel zevkler peşinde koşmakla değil, bilgelikle varılır. Aynı zamanda batıda insanların cinsel yaşamlarına heyecan katmak amaçlı eşlerini değiştirdikleri kamplara da bu isim verilir ve hazcılık kampı olarak bilinir. Örnek bir hikaye: "Ünlü bir sporcu arabasına binmek üzereyken yanına bir kadın yaklaşır. Sporcuya küçük bir bebeğinin olduğunu, bebeğin çok hastalandığını ve hastahane masraflarını karşılayamadığını, onun her gün biraz daha ölüme yaklaştığını anlatır. Kadının anlattıkları sporcuyu etkiler. Hemen çek defterini çıkarır ve yüklüce bir para meblağı yazarak kadına verir ve Umarım bebeğinin iyi günleri için harcarsın der. Sporcu ertesi gün kulüpte öğle yemeği yerken yanına bir arkadaşı yaklaşarak, Geçen gün çocuklar, bir kadının sizinle konuştuğunu ve o kadına yüklüce bir çek verdiğinizi söylediler der. Ünlü sporcu, 'Evet, ne olmuş' der. Arkadaşı, 'O kadın bir sahtekar, zengin kişilere yaklaşıp hasta bir bebeği olduğunu söyleyerek para koparırmış. Korkarım sizden de koparmış.' der. Sporcu büyük bir sevinçle, 'Öyle mi, yani ölümü beklenen bir bebek yok mu? İşte bu hafta duyduğum en güzel haber bu.' der." }

Eudaimonizm (Mutçuluk) nedir?

İnsan davranışlarının mutluluk isteğiyle belirlendiği görüşüne dayanan törebilimsel akım. Antikçağ Yunan felsefesi, çoğunlukla, bir mutçuluk felsefesidir. En üstün iyi, mutluluktur. Sokrates'e göre, en üstün iyi olan mutluluk, töresel mutluluktur ki bu da bilgiyle elde edilir. Bilgiyle erişilen mutluluk, bilgenin mutluluğu, Sokrates'ten sonra hemen bütün Yunan düşünürlerince olduğu gibi kabul edilmiş bir temadır. Örneğin, hazcı Aristippos'a göre gerçek haz, sürekli olandır, sürekli olan hazza da bilgelikle varılabilir. Epikuros'a göre gerçek mutluluk, erdem yoluyla varılan bir çeşit yüksek duygusuzluk halidir. Erdem, bilgeye, kendi mutluluğuna yarayan her şeyi yaptıran, kendi mutsuzluğunu doğuracak her şeyden de kaçınmasını sağlayan bir davranıştır. Stoacı Zenon da aynı kanıdadır, en yüksek erdem mutlu yaşamaktır, buna da bilgelikle varılır, bilgelikse doğaya uygun davranmakla gerçekleşir. Bir bakıma bütün öğretiler, mutluluk amacını taşımaktadırlar. İnsan, çeşitli ...

Pietizm nedir?

PİYETİZM i. (fr. piété, dindarlıktan). Dindarlığın yenilenmesi amacını güden protestan dinî akımı. (Ruhun selâmeti için duyguya ve esas olarak ferdî planda ahlâkî hayata verdiği önem bu akımın belirgin özelliğidir.) — ansikl. Piyetizm, Luther’ci Alman kilisesinde XVII. yy. sonunda resmî kilisenin dogmacı tutumuna karşı bir tepki olarak doğdu. Köklerini İngiltere’de püritenlerle kongregasyoncuların yerleşik kiliseye karşı açtıkları savaşta aramak gerekir. Almanya’da Reformu kabul eden toplulukların ve İngiliz ilâhiyat eserlerinin etkisiyle gelişti. Al-sace’lı bir protestan papazı olan Spener ilkin Frankfurt’ta görevli bulunduğu sıralarda, daha sonra da 1675’te yayımladığı Pia Desideria adlı eseriyle piyetizm hareketinin temellerini attı. Spener bu eserinde 6 nokta üstünde durur: evrensel rahiplik kavramının yeniden değer kazanması; Kutsal Kitap’ın düzenli ve tüm olarak okutulması; ilâhiyat eğitiminin reformu; İsa’ya verilen ö-nemin belirtilmesi; ferdî duanın gerekliliği ve Kutsal Kita...

Anakronik

Anakronizm, herhangi bir olay ya da varlığın içinde bulunduğu zaman dilimi (dönem) ile kronolojik açıdan uyumsuz olması. Özellikle edebiyat ve sanatta genellikle eserin geçtiği tarihi döneme ait olmayan varlıkları ve uygulamaları belirtmek için kullanılır. Yunancadaki "karşısında" anlamına gelen ανά ile "zaman" anlamına gelen χρόνος kelimelerinin birleştirilmesiyle oluşturulan kavram, Türkçeye Fransızca anachronisme sözcüğünden geçmiştir.[1] Köşe yazarı Emre Aköz, herhangi bir şeyin, kasıtlı veya kasıtsız olarak, başka bir tarihe taşınması demek olan ve bilgi hatalarından çok, dönemler arasındaki zıplamalar anlamına gelen Yunanca kökenli "Anakronizm" sözcüğüne Türkçe bir karşılık bulabilmek için okuyucuları arasında bir soruşturma başlattı, bu arada kendisi de zaman-bozum sözcüğünü önerdi.[2] ]