Ana içeriğe atla

Determinizm (belirlenimcilik) nedir?

Determinizme göre iradenin ahlaki davranışlardaki seçiciliği gelişi güzel değil, toplum hayatı, fikir yahut fizikle ilgili bir sebebin kaçınılmaz sonucudur. Determinizm çok eski çağlardan beri başlamış, Platon, Aristoteles bu görüşün ilkelerini kurmuşlardır. Bu deyimi ilk defa kullanan Kant'tır. Determinizm, illiyet (sebebi, sonuca bağlayan bağ; nedensellik) ilkesine dayanır. Bu görüş zorunsuzluk ve hür iradeyi kabul etmeyip, fiziki, ruhi ve ahlaki bütün olayları bir takım zaruri sebepler zincirinin zaruretle tayin ettiğini iddia eden bir teoridir. İnsandaki hürriyet ve iradeyi inkar ederek hareket ve hadiselerin meydana gelişini sebeplerin kuvvetine atfeder. Yani insanın şu veya bu şekilde hareket etmesi mutlaka şu veya bu sebeplerin neticesi olup irade namında hür ve müstakil bir başlangıç yoktur. Bu sebeple deterministler insanı bir eşya gibi değerlendirirler. Determinizm iki genel kategoriye ayrılabilir. Birinci grup inanç determinizmidir. Bu görüşte, ilkel şekli ihmal edilirse, dünyadaki her şeyin bir gayesi ve ilahi kudret dahilinde belirlenen bir sonu vardır. Bu determinizmin ilkel şeklini Saint-Augustin ile Dante, çağdaş biçimini ise Hegel savunmuştur. Bu çeşit determinizm, dini konularda fikir yürüten filozofun ortaya attığı görüşleri ihtiva eder. Dünyanın, hayatın ve eşyanın yaratılış sebep, hikmet ve usulleri hakkında Hıristiyanlıkta, Yahudilikte ve İslamiyette başka başka nakil ve izahlar vardır. Bunlardan bilhassa İslamiyetin bildirdiklerinden bir determinist benzerlik çıkarmaya çalışanlar olmuşsa da görünüşte ve asılda böyle bir benzerlik kuramamışlardır. Çünkü determinizm bir felsefi görüştür. determinizm Bu felsefi görüşün de aldığı konuların çoğu islam dininde vahye dayanan itikat konularıdır. Determinizmin ikinci şekli; mekanistik determinizm olarak da ifade edilebilecek "bilimsel determinizm"dir. Bu görüşte bilimin sınırlı alanda gerçeğin bulunması için belirli tabiat kanunları araç olarak kullanılmak istenmiştir. Ne var ki günümüzde quantum mekaniği, olayların önceden tesbitinin imkansız olduğunu ortaya koyarak, mekanistik determinizm görüşünün yanlışlığını tamamen ortaya koymuştur. Bilimsel determinizm temsilcileri Saint-Simon, Auguste Comte ve Spencer gibi felsefecilerdir. Determinizmin köklerini Thales'e kadar uzatmak mümkündür. Gerçekte evrenin temel ilkesi olarak Thales su'yu, Anaksimand-ros "apcrion=bilinmez"i, Anaksimenes havayı, Herakleitos logos'u tüm oluşu düzenleyen unsur olarak alır. Yine Empedokles'in "dört unsur"u (su, hava, toprak ve ateş), Demokritos'un atomu, Aristoteles'in ilk hareket ettirici ilkesi, Stoacıların evrensel logos'u birer belirleyici olarak düşünülür. Yeniçağ'da mekanikçi anlayış determinizmi temel alacaktır. Çünkü mekanik ilişkilerin kesinliği evrendeki düzenin varlığını da açıklayıcı mahiyettedir. Öte yandan Descartes, Tanrı'yı takdiri bakımından özgür kabul ettiği gibi, kendisinde tanrısal nitelikler bulunan insana da irade Özgürlüğü ve seçimini tanır. Buna karşılık Descartes felsefesinde madde dünyasında tam anlamıyla bir determinizm sözkonusudur. Fakat onun ikiciliği madde-ruh karşıtlığında, determinizm-özgürlük karşıtlığını da ortaya koyar. Determinizm en kesin ifadesini Spinoza'da bulur. Tanrı'yı sonsuz, tek, mükemmel, zorunlu, basit, hareketsiz, ölümsüz ve bağımsız olarak tanımlayan Spinoza panteist bir anlayışa ulaşırken, bütün evrende kesin bir determinist düzenin bulunduğunu savunur. Ona göre, düşüncelerimiz, eylemlerimiz, toplumsal davranışlarımız genel bir düzene, belli ölçüleri olan bir düzene uyarlar ki, bu bakımdan yaşadığımız evrende özgürlük diye bir olgudan sözedilemez. Claude Bernard da bilimi determinist anlayışıyla özdeşleştirir ve "şunu deneysel bir delil olarak benimsememek gerekir: Kaba cisimlerde olduğu gibi canlı varlıklarda da her olgunun varoluş şartları mutlak bir biçimde belirlenmiştir. }

Aristotelesçilik

Aristotelesçilik Plantonculuğa paralel olarak, aynı zaman dönemleri içinde gelişen bir felsefi eğilimdir. Yeni bir dünya görüşü arayışı içinde rönesans felsefesinin Platon'a ve Aristoteles'e yönelmesi şaşırtıcı değildir. Her ikisi de klasik çağın en güçlü düşünürleriydi ve yapıtları bir anlamda ilk felsefeyi kurmaya yönelikti. Genel çerçeve Aristoteles'in ortaçağ felsefesinde de çok önemli bir rolü vardır; Aristotelesçiliğin bir biçimi bu tarihsel dönemde şekillenir. Bu dönemde, özellikle de Skolastik felsefe içinde temel dayanak noktası Aristotales felsefesidir. Hıristiyan dogmaların felsefe ile temellendirilmesini hedefleyen bu dönem felsefeleri, önemli bir kaynak olarak Aristotales'i bulmuşlardır. Bundan kaynaklı olarak Aristotales denildiğinde aynı zamanda akla Skolastik felsefe gelir. Rönesans felsefesi skolastikle savaşın içinde geliştiğinden dolayı, başlangıçta Aristotales'e tepkili bir tavır geliştirir; ancak bu dönem felsefesi genel olarak antikçağ düşünc...

Pietizm nedir?

PİYETİZM i. (fr. piété, dindarlıktan). Dindarlığın yenilenmesi amacını güden protestan dinî akımı. (Ruhun selâmeti için duyguya ve esas olarak ferdî planda ahlâkî hayata verdiği önem bu akımın belirgin özelliğidir.) — ansikl. Piyetizm, Luther’ci Alman kilisesinde XVII. yy. sonunda resmî kilisenin dogmacı tutumuna karşı bir tepki olarak doğdu. Köklerini İngiltere’de püritenlerle kongregasyoncuların yerleşik kiliseye karşı açtıkları savaşta aramak gerekir. Almanya’da Reformu kabul eden toplulukların ve İngiliz ilâhiyat eserlerinin etkisiyle gelişti. Al-sace’lı bir protestan papazı olan Spener ilkin Frankfurt’ta görevli bulunduğu sıralarda, daha sonra da 1675’te yayımladığı Pia Desideria adlı eseriyle piyetizm hareketinin temellerini attı. Spener bu eserinde 6 nokta üstünde durur: evrensel rahiplik kavramının yeniden değer kazanması; Kutsal Kitap’ın düzenli ve tüm olarak okutulması; ilâhiyat eğitiminin reformu; İsa’ya verilen ö-nemin belirtilmesi; ferdî duanın gerekliliği ve Kutsal Kita...

Eudaimonizm (Mutçuluk) nedir?

İnsan davranışlarının mutluluk isteğiyle belirlendiği görüşüne dayanan törebilimsel akım. Antikçağ Yunan felsefesi, çoğunlukla, bir mutçuluk felsefesidir. En üstün iyi, mutluluktur. Sokrates'e göre, en üstün iyi olan mutluluk, töresel mutluluktur ki bu da bilgiyle elde edilir. Bilgiyle erişilen mutluluk, bilgenin mutluluğu, Sokrates'ten sonra hemen bütün Yunan düşünürlerince olduğu gibi kabul edilmiş bir temadır. Örneğin, hazcı Aristippos'a göre gerçek haz, sürekli olandır, sürekli olan hazza da bilgelikle varılabilir. Epikuros'a göre gerçek mutluluk, erdem yoluyla varılan bir çeşit yüksek duygusuzluk halidir. Erdem, bilgeye, kendi mutluluğuna yarayan her şeyi yaptıran, kendi mutsuzluğunu doğuracak her şeyden de kaçınmasını sağlayan bir davranıştır. Stoacı Zenon da aynı kanıdadır, en yüksek erdem mutlu yaşamaktır, buna da bilgelikle varılır, bilgelikse doğaya uygun davranmakla gerçekleşir. Bir bakıma bütün öğretiler, mutluluk amacını taşımaktadırlar. İnsan, çeşitli ...